Ana içeriğe atla

Güneşi Uyandıralım - Jose Mauro de Vasconcelos kitabından bir bölüm


"Zezé kes şunu, Tanrı aşkına! Yeter. On ikine basacaksın, artık değişmelisin. Nedir bu sinir bozucu mizmızlanmalar! Yeter! Kes artık.”
“Biliyorum Adam. Ama nasıl oluyor biliyorsun. Ne kadar uğraşsam da hep gözümün ucunda yaş." 
"Neden? Herkesten ne farkın var?”
"Yok tabii. Ama içimden hep ağlamak geliyor. Ne yapayım."
Huysuzlanmıştım. Adam bunu fark edip taktik değiştirdi.
“Pencereden dışarıyı seyret Zezé. Hava çok güzel, gök masmavi, bulutlar kuzucuklara benziyor. Tıpkı küçük kuşu göğsünden azat ettiğin günkü gibi."
Adam haklıydı galiba.
“Hele güneş, Zezé. Tanrı'nın güneşi. Tanrı'nın en güzel çiçeği. Tohumları sıcacık saran, yeşerten güneş."
Sınıfta okuduğumuz bir şiir geldi aklıma, tohumları yeşerten güneşten bahsediyordu. Adam az değildi doğrusu,
"Her şeyi olgunlaştıran güneş. Mısıra rengini veren, nehrin sularını berrak hale getiren. Güzel değil mi, Zeze?"
“Güzel. Güneş olmayınca çok canım sıkılıyor. Yağmuru yağıp hemen dinerse seviyorum. Uzun sürerse her yerim küf tutmuş gibi geliyor."
“Tanrı'nın güneşi bu kadar güzelse, bir de ötekini hayal et."
Şaşırıp kalmıştım.
“Öteki mi? Öteki güneş mi? Bildiğim tek güneş bu, o da zaten kocaman.”
“Daha da büyük, başka bir güneşten bahsediyorum. Her birimizin yüreğinde doğan güneşten. Umutlarımızin güneşinden. Düşlerimiz uyansın diye göğsümüzde uyandırdığımız güneşten."
Büyülenmiştim.
“Adam, sen de şairsin, değil mi?”
“Hayır. Sadece güneşimin önemli olduğunu senden önce fark ettim, hepsi bu.”
“Ya benimki?"
"Senin güneşin hüzünlü Zezé. Yağmur yerine gözyaşlarıyla kuşatılmış bir güneş. Sahip olduğu gücü, yeteneklerini henüz kavrayamamış bir güneş. Senin bütün anlarını henüz güzelleştirememiş bir güneş. Küçük, biraz mızmız bir güneş.”
"Yapmam gereken ne?"
"Pek az şey. İste yeter. Ruhunun pencerelerini aç, birak nesnelerin ezgileri içeri dolsun. Sevgi dolu anların şiiri.” 
"Ezgi derken, benim çaldığım gibi müzikler gibi mi?"
"Tam öyle sayılmaz. Sen başkaları için, dış dünyaya ait bir müzik yapıyorsun. Bunun bir yere varacağı yok. Müzik, ruhunun derinlerinden gelmeli. Başkaları için, buz gibi bir müzik yapmak yerine, sen yüzmelisin müziğin içinde."
Adam'ın her sözünde şaşkınlığım bir kat daha artıyordu.
“Zezé, önemli olan hayatın güzel olduğunu, göğsümüzde isıttığımız güneşi Tanrı'nın bize bütün bu güzellikleri çoğaltalım diye vermiş olduğunu keşfetmek.”
"Yani ağladığım zaman güneşimi ıslatmış mı oluyorum?"
“Kesinlikle. Buraya, güneşin soğumasına engel olmaya gelmedim mi?"
Doğruydu.
"Öyleyse elimi dostça sık, sonra gidip birlikte güneşi uyandıralım."
“Göğsümde gizlenmiş olduğuna göre elini nasıl sıkabilirim?"
“Her zamanki gibi, düşüncelerinde.”
Gözlerimi yumup düşüncelere dalmamla ılık elini avucumda hissetmem bir oldu.

Güneşi Uyandıralım - Jose Mauro de Vasconcelos kitabından 6. Bölüm
Can Yayınları 80. Baskı
Sayfa 70-72-72

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tutunamayanlar - Oğuz Atay Kitabından Alıntılar

 1.   "Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu." (syf 31) 2. "İnsanlar düşüncelerimize uygun biçimler almıyor." (syf 32) 3. "Bir cümle kaldı yalnız aklında: ''Güzel bir gün ve ben yaşıyorum.'' (syf 36) 4. "Öğrendikten sonra, bütün zorluklar geride kaldıktan sonra; vücudun her parçasında, başlangıçta bu makine kadar kör ve inatçı olan direnmenin yumuşadığını, dokunmanın mümkün olduğunu gördüğü zaman, yazık ki geçiş süresini unutuverir insan." (syf 36) 5. “Karı-kocanın birbirleriyle ve çevreleriyle durmadan yarışmasını anlamıyorum." (syf 36) 6.  "Kötülükten ancak kötülük çıkar. Bayağılık insan ruhunu öldürür." (syf 77) 7. "Sınıfta tahtaya kalktığım zaman, gene, şiirleri en iyi ben okuyordum; çünkü öğrenmiştim en çok bağıranın en iyi şiir okumuş sayıldığını. Ve öğretmenimin bu zayıf tarafını keşfeden tek akıllı öğrenciydim." (syf 77) 8. “Vazgeçiyorum, bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum; beni

İnsanın Acısını İnsan Alır - Şükrü Erbaş / Alıntılar

1.  "Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte...İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık." (syf 110) 2. “Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını. Yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum uzaklık,yüzün her bulutlandığında. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep. Sevincini bir barış,bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde. Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine.” (syf 7) 3.  "Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu. Gittiği en büyük uzaklık evinden iş

Aşka Dair Nesirler - Ümit Yaşar Oğuzcan / 65 Alıntı

1. "Birazdan güneş doğacak Doludizgin atlılar geçecek yüreğimden Seni düşüneceğim." (syf 5) 2.  "Bir yeşil elbisen vardı Bir siyah ayakkabın vardı Bir gözlerin vardı Bir dudakların vardı Bir sen vardın Ama ben yoktum o sokakta." (syf 12) 3. " Tut ki ben beyazpeynirim ben zeytinim Al Ekmeğine katık et beni." (syf 11) 4.  "Kapılara sığmıyor umutsuzluğum." (syf 14) 5.  "Tanyerinde unuttuk gözlerimizi." (syf 18) 6.  "Yaşamaksa sensiz mümkün değil." (syf 19) 7.  "Birazdan gece olacak Ağır kılıçlar parçalayacak yüreğimi Pis bir koku gibi çökecek üstüme yalnızlığım." (syf 19) 8.  "Senin yeşilinde unuttum siyahlığımı." (syf 25) 9.  "Git diyorsun   Nereye gideyim  Ümitlerim ne olacak  Bunca şiirleri kim söyleyecek sana  Kim anlatacak dünyaya sığmayan güzelliğini." (syf 33) 10.  "Sevebildiğim kadar insanım ben."