1.Bizim kuşak ortaokulda Kurtuluş Savaşı tarihini
bugünün üniversite öğrencilerinden daha dikkatlice öğreniyor ve biliyordu.”
(syf 14)
2. “Türklerin her asırda büyük mareşallerinin ve büyük devlet adamlarının
olduğu bilinmektedir; fakat Atatürk nadiren görülen bütünleyici bir yönetici,
bir dehadır.”
(syf 16)
3.”Atatürk bu milletin aranan lideridir.Millet, başı her sıkıştığında onu
özler ve bu sebeple de silinemez bir şahsiyettir.Atatürk, yıpratılma seansları
ile zarar görmeyecek, son derece önemli ve anıtsal siyasi bir portredir.
Dolayısıyla, Atatürksüz tarih düşünülemez.”
(syf 17)
4.”Kaldı ki bizde çoğu kişi biyografi takip etme alışkanlığına sahip
değildir. Birisinden dedikoduyla bahsetmeyi tercih ederler. Aynı yöntemi
gazetecilikte de hatta ansiklopedicilikte de kullanırlar.”
(syf 28)
5.”Selanik’in bir diğer özelliği ise liman ve demiryolu bağlantısı ile
Avrupa’nın ticari ve fikri tesirine de oldukça açık bir şehir olmasıydı.
Dolayısıyla Gazi’nin dünya görüşü, meselelere bakışı, hatta karakteri üzerinde
Selanik gibi bir şehirde doğup, büyümüş olmak etkili olmuştur.”
(syf 33)
6.(Ali Rıza Bey) Aydın fikirli bir adamdı ve Mustafa’nın iyi bir eğitim
almasını istiyordu. ”Büyük adam olabilmek için okumak, öğrenmek lazımdır.”
diyor, bir an önce okuma ve yazma ve hesap öğrenmesini istiyordu.
(syf 39)
7.”Gazi’nin çocukluk hatıralarına baktığımız zaman onun her zaman asker
olmak istediğini görürüz. Evladından ayrılmak istemeyen bir anne olan Zübeyde
Hanım’dan gizli olarak askeri okul imtihanına girmiş ve kazanmıştır.”
(syf 43)
8.”Tarih, yakasına yapışılıp hesaplaşılacak bir şey değildir.”
(syf 59)
9.”Enver Paşa’yla yıldızları barışmamıştır. Enver, O’nu sevmiyordu, Atatürk
ise Enver’i bir tehlike olarak görüyordu. Bu ikisi farklı bakıştır. Enver Paşa,
Mustafa Kemal’den hazzetmiyordu. Onu konumu itibariyle muhteris, gayr-ı memnun
biri olarak görüyordu. Mustafa Kemal için ise Enver, sevip sevmemenin ötesinde
tehlikeli birisiydi.”
(syf 64)
10.”Türkiye dünya savaşına çok hazırlıksız girmesine rağmen , iyi eğitim
görmüş, Arabistan çöllerinden Balkan dağlarına kadar her yerde coğrafyayı
çatışarak öğrenmiş, Balkan ve Trablusgrab savaşlarının trajik tecrübelerinden
olgunlaşarak çıkmış bir genç subaylar sınıfı bu dünya savaşını umulmayacak
kadar başarılı bir şekilde götürmüştür.”
(syf 76)
11.”Aslında Trablusgarb, bizimkiler için bir sürgün yerini de
barındırıyordu: Fizan…Dilimize bir deyim olarak da yerleşen Fizan, buradadır.”
(syf 84)
12.”Ayrıca Mustafa Kemal için, gelecekte Milli Mücadele’de uygulayacağı,
işgalci ordularla çatışma hareketi ve yerel halkı örgütlemek adına adeta bir
staj yeri olmuştu.” (Trablusgarp Savaşı)
(syf 87)
13.”Köylü kızmıştı, “Bulgaristan benim ekip biçtiğimi yiyor, benim
silahımla korunuyor. Parasını verdikten sonra istediğim yerde otururum ve bana
hizmet edersiniz” dedi. Köylünün diretmesi sonucu isteği yerine getirildi.Genç
zabit olayı dikkatle izlemişti. Arkadaşına şöyle dedi, “Şakir, günün birinde
bizim köylülerimizi de böyle görmek isterim, kendilerinden emin olmalı ve
haklarını istemesini bilmelidirler.” Bu genç zabit Osmanlı İmparatorluğu’nun
Sofya’daki ataşemiliteri Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemal Bey’di.”
(syf 94)
14.”Mustafa Kemal 1918’de yayınlanan ilk kitabı ‘Zabit ve Kumandan ile
Hasbihal’i Sofya’da kaleme almıştır. Harbiye Nazırı General Kovaçev’le de bu
şekilde tanışır. General, genç ateşemiliterin bilgisinden ve askerî
kabiliyetinden haberdardır.”
(syf 95)
15.”Bulgaristan müstakbel önderin, modern dünya kültürünün kurumlarının
alınışını ve kültürel değişme sorunlarını yakından izlediği bir alan oldu.”
(syf 99)
16.“Harbte, beceriksiz ve zayıf müttefik düşmandan daha büyük yüktür, yani
felakettir.”
(syf 106)
17.”Bir kesim ısrarla, “Çanakkale’de Atatürk yoktu, deniz savaşında yoktu,
başında yoktu, sonunda vardı” diyor. Herhalde fundamentalist duygularla,
Türkiye’nin laik önderi hafızalardan silinmek isteniyor, diye de düşünülebilir.
Oysa onun kişiliğinde hiç unutulmayacak husus askerliğidir.”
(Syf 119)
18.”Mustafa Kemal’de kendisine verilen vazifenin ötesinde bazı atılımlar ve
fedekarlıklarla örülen bir kişilik görülür.Mesela Trablusgarp Savaşı’ndaki
gönüllülüğü ortadadır yahut istese Birinci Dünya Savaşı’nı da Sofya’da
ataşemiliter olarak tamamlayabilirdi, çünkü Bulgaristan zaten müttefikimizdi.
Israrla yazışarak muharebe hakkını istiyor. “Arkadaşlarım ateş hattındayken
burada kalmam doğru değil,” diyordu. Kendisini cepheye tayin ettirmiştir.”
(syf 120)
19.”Her milletin tarihinde Çanakkale Zaferi gibi abideler görülmez. Bizde
vardır ve bütün Doğu’da tektir. Çanakkale Zaferi, çok kolay organize olan,
direnebilen, tahammül edebilen ve belirli bir hedef etrafında ısrar eden bir
ordu, kumanda heyeti ve toplum olduğumuzu gösterir. Cumhuriyet’i kuran da işte
bu mayadır.”
(syf 130)
20.”Şunu ifade etmek gerekir ki, Kut’ül Amare, Çanakkale Savaşı’ndan sonra
Britanya İmparatorluğu’nu zora sokan, politikalarını altüst eden ve
imparatorluğun yenilmezliği inancını sarsan, dünya hâkimiyetine inanmış
Britanya kamuoyunu şüpheye, hatta kaosa sürükleyen büyük bir zaferdir. Ancak
aşağıda da değineceğimiz gibi Birinci Dünya Savaşı’nın ardından yapılan
antlaşmalarda da çok önemli bir yere sahiptir.”
(syf 140)
21.”Sanıldığının aksine, ilk kurşun İzmir’de değil, henüz 1918’in Aralık
ayında ilk direnişin başladığı Dörtyol’da atıldı.”
(syf 164)
22.”Kağnı, kamyona karşı zaferi kazandı”.
(syf 165)
23.”23 Nisan 1920 önemli bir tarihtir, zira, bu tarihte milletimizin adı,
devletin adı olarak konmuştur. Bu isim “Birleşik Devletler” tarzında bir isim
değildir, bilakis, tarih boyunca var olan bir kavmin adının bir devlete
verilmesidir.”
(syf 179)
24.”Tüm bu organizasyon için Ankara’nın seçilmesi tesadüf değildi. Bir defa
Ankara hem Erzurum’dan hem Sivas’tan hem de Kayseri’den daha örgütlüydü,
zengindi. Bize okul kitaplarında anlatıldığı, halen de işlendiği gibi fakir
değildi. 19. yüzyılda tiftik ve tahıl ticareti konusunda büyük atılım yapmıştı.
Demir yolu hattındaydı ki bu hattın Ankara’ya gelmesi için yerel tüccarlar
tarafından yardımlar yapılmıştı.”
(syf 197)
25.”Harbin sonunda bir sürü çocuk yetim kalmıştı, hatta aralarında ailesiz
kalanlar da vardı. Durumlarını iyileştirebilmek için pek fazla imkan da yoktu.
İnkılab rejimleri gelecek nesle önem verir. Aslında 19. ve 20. yüzyıl
dönemecindeki tüm Şark dünyası böyledir. İnkılabçılar çocuklarla ve kadınlarla
çok alakadar olur.Bu yüzden Milli Egemenlik Bayramı’nı, Meclis çocuklara
bağladı.Dünya tarihi ve kültürü içinde enteresan bir unsurdur, bize özgüdür ve
yer etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, TBMM’nin açılışından bir yıl sonra 23 Nisan
1921’de bugünün bayram olarak kutlanmasına karar verdi. 23 Nisan 1927’de ilk
kez “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanmaya başladı.”
(syf 198)
26.”Esasen tarih birisini bir yere getirip koymuş ise, onun üzerinde artık
uydurma bilgi ile değerlendirme yapılamaz.”
(syf 203)
27.”Hatta şunu da ifade edebiliriz; 26 Ağustos 1071 Türklerin Anadolu’ya
giriş tarihidir; 26 Ağustos 1922 ise Anadolu’dan asla çıkmayacağımızın belgesidir.”
(syf 224)
28.”Deha ancak çevresiyle parlar. Büyük adamların ideali kitlenin itaati ve
tasvibiyle gerçekleşebilir. Gazi Mustafa Kemal Paşa geniş kitleyi
kazanabilmişti.”
(syf 225)
29.“Büyük Taarruz başlamadan evvel kurmaylar planlamayı yaparken, Gazi
Mustafa Kemal’in planına hemen herkesin itiraz ettiği, “Bu çok iddialı, bunu
gerçekleştiremeyiz” dediği, Gazi’nin ise “Ya bunu gerçekleştiririz ya da
gerçekleştiremezsek zaten bittik” dediği malumdur.”
(syf 226)
30.”Ayrıca bir tesadüf değil, coğrafyanın, iklimin muharebe şartlarının ve
gün seçiminin etkisiyle olacak, ağustos ayı bizim tarihimizde zafer günleriyle
doludur. Malazgirt var en başta; sonra Mohaç var. Avrupa’daki en ileri noktaya
gidiştir. Başkumandan Meydan Muharebesi de çok önemlidir; biz bunu kutluyoruz
ve kutlanacak da…”
(syf 228)
31.”Büyük kumandanlarımız ve devlet adamlarımız her defasında ortaya
çıkabilmişse, işgalcilere kafa tutup bağımsızlığı başarabildiysek, bunun bu
topraklarda bir geleneği var demektir.”
(syf 228)
32.”Mübadele ile Türkiye’ye gelen nüfus için özel çalışmalar yapılmıştır ve
bu kitle büyük ölçüde memnun kalmıştır. Ancak tam memnun kalmadılar,
kalamazlardı da.Çünkü dünyada hiçbir göçmen geldiği memleketi tamamen
sevemez, eskisini özlemeye devam eder. Bu bir kuraldır. Ağaçlıklı ev verilen,
‘memleketteki ağacım daha gölgeliydi ‘ der.”
(syf 270)
33.”Gazi Mustafa Kemal Paşa karşı tarafın açığını görmüş ve ‘Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!’demişti.Cumhuriyet’in ilanı da böyle bir uzak görüşlülüğün eseridir.Atatürk İnkılablarını yavaşlatan, hatta saptıranlar da yine etrafındakiler olmuştur. Bu kadrosuz ortamda Atatürk’ün büyük bir özelliği vardır ki o da ikna ve uyum sağlamadır.”
(syf 301)
34.”İzmir’in kurtuluşundan itibaren İsviçre’de okumuş olan Latife Hanım, Gazi
Paşa ile temasa geçti. Yabancı dil bilgisi ve Avrupa’yı izlemesi Başkumandan’ı
etkilemiş, model devlet reisi eşi böyle olmalıdır diye düşündürmüştü. Latife
Hanım’ın bir Türkiye reis-i cumhurunun eşi olmanın ne olduğunu pek de iyi
anlamadığı açıktır. İkincisi, Türkiye’de bir mareşalin ne olduğunu da
bilmiyordu. Böyle lider bir kumandanın eşinin vagonun penceresinden sarkıp ona,
‘Kemal’ diye seslenmesi aslında 1920’lerde hiçbir yerin protokolüne uymazdı.”
(syf 304)
35.”Bu toplumda Atatürk’ü zihinlerden silmeye çalışmak bir lükstür,
lüzumsuz çabadır. Yanlış tanıtmaya çalışmak da, amatör tarihçilerin işi olsa
bile, gülünçtür. Onun için girişilecek en önemli iş Nutuk’u, Atatürk’ün söylev
ve demeçlerini derleyip okumaktır.”
(syf 321)
36.”Biz Türklerin genel bir zaafı coğrafyayı, harita düzeyinde dahi
bilmememizdir.Bu üniversite düzeyine kadar sürer.Öyle ki üniversite öğrencileri
dahi harita izlemeyi ve yorumlamayı bilmemektedir.”
(syf 330)
37.”Cumhuriyet’ten evvel, Türkiye’de kadın hareketlerinde, kadının aydınlanmasında
bir atılım vardı. Ancak Cumhuriyet, bu hareketleri yönlendirmeyi,
kanunlaştırmayı, sistemleştirmeyi başardı.
Kadının toplum hayatındaki yerini, üstelik birçok Batı toplumundan önce kadınlara seçme-seçilme hakkı vererek sağlamlaştırmış olması, Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından biridir.”
Kadının toplum hayatındaki yerini, üstelik birçok Batı toplumundan önce kadınlara seçme-seçilme hakkı vererek sağlamlaştırmış olması, Cumhuriyet’in en önemli kazanımlarından biridir.”
(syf 344)
38.”Osmanlı İmparatorluğu da Türklerin imparatorluğudur, bu cumhuriyet de
Türklerin cumhuriyetidir. Onu kuran monarkları, başbuğları, mareşalleri
unutmayız, biz unutsak bile zaten başkaları menfi veya müspet olarak bu tarihî
şahsiyetleri kurcalar. Bu cumhuriyeti kuran kumandanları da unutamayız.Bu
vakayı kabul etmek insanın hem tarih yorumunu rahatlatır hem de politikasının
ne olacağını daha iyi gösterir.”
(syf 391)
39.”Latin harflerinin, kendini gizleyen bir taraftarı da Sultan
Abdülhamid’dir. Ona göre, ‘Halkımızın büyük cehaletine sebep, okuma yazma
öğrenimindeki güçlüktür. Bu güçlüğün nedeni ise harflerimizdir.Sultan
Abdülhamid, ‘Belki bu işi kolaylaştırmak için Latin alfabesini kabul etmek
yerinde olur ‘ demektedir.”
(syf 350)
40.”Soyadı kanunu konusunda kasabalarda nüfus memurları günün diktatörü
kesildi. İnsanlara soyadı telkin ettiler, seçilen soyadlarını da beğenmediler
veya “zaten var” dediler. Kanun ve bu anlamdaki tüzükleri okuyacak
kabiliyetleri de yoktu. Hatta bazı soyadlarını yanlış yazdılar, bunlar sonradan
davalara sebep teşkil etti. Demokrasinin bilhassa taşrada yerleşmemiş olması
bir problem yarattı. Buna karşılık her an istediği soyadını alan veya bunu
değiştiren kasaba eşrafı da doğrudan doğruya bir edebiyat nüktesi olacak
dereceye gelmiştir.”
(syf 397)
41.”Atatürk milliyetçidir. Bir Türk milliyetçisidir ama bunun yanında
evrensel bir adamdır. Barışçıdır, dövüşmesini bildiği gibi barışmasını da bilir.
‘Mecbur kalmadıkça savaş bir cinayettir’ demiştir. İzmir’in kurtuluşu
sonrasında Hükümet konağına girerken merdivenlere serilen ve ‘Onlar işgal
ettiklerinde Türk bayrağını yere sermişlerdi.’ denilerek çiğnemesi istenen
Yunan bayrağını kaldırtıp, ‘Bayrak bir milletin namusudur, ayaklar altına
alınamaz’ diyecek kadar gerçek şövalyedir. Bir entelektüel olduğu hakikattir.”
(syf 424)
42.”(Atatürk) Çok iyi bir hatip olduğu da bir gerçektir. Alkolle olan
ilişkisi uç derecede değildir. Sarhoş olup, kendinden geçtiği vaki değildir.Tam
bir sigara tiryakisi ve kahve müptelasıdır.Balkanlılar gibi o da kahveyi çok
severdi. İştahlı birisi değildi, yemek yemeyi çok sevmiyordu. En çok kuru
fasülye ve ayranı severmiş. Batılı yemeklerden hazzetmez, hep Türk yemeklerini tercih
edermiş. Mesela peynirli omleti de çok severmiş. Az yiyen, az uyuyan bir
kişiydi.Hiç küfür etmezmiş.Birine kızdığında söylediği laf ‘inatçı katır’
olurmuş”
(syf 425)
43.”(Atatürk) Vücut duruşu ile fotoğrafı ayarlıyordu.Kadınlara iltifat
ederken hiç zahmetine acımıyordu.Hatta hak etmeyen kadınlara bile iltifat
ediyordu ve bundan da hoşlanıyordu.İltifat dağıtan, cömert birisiydi,çünkü
iltifat da bir atıfettir. Mesela iyi dans ediyor, buna folklor da dahil.
Resimlerden de görüleceği gibi Balkanlar’dan gelen heyetlerle horon
tepiyordu.Bu herkesi cezbediyordu.”
(syf 426)
44.”İran şahı ile görüşmesinde Şah böyle daha babavari görünen bir adam ve
Atatürk de onun hemen karşısında efendi adam pozundadır.Şah’a katiyyen bir
küçümsemesi, en hafif bir iması yoktur.Halbuki adam okumamıştır ve çavuşluktan
çıkmadır. Atatürk ise birinci sınıf bir kurmaydı, hangi orduya koysan general
olurdu.Mesela ulema takımı ile ilişkilerinde öyle, fazla ukalalık yapanlardan
değildi.”
(syf 426)
45.”(Atatürk) Cephede bile kitap okuyacak kadar gerçek bir kitap
tutkunudur. Binlerce kitap okumuştur. Biraz da onun için büyük bir
adamdır.Okuduklarının başında Reşat Nuri geliyor.Bütün kuşağı gibi şiir de
seviyordu, ama şiirle düşünmekten çok, nesri seviyordu.”
(syf 429)
Gazi Mustafa Kemal Atatürk – İlber Ortaylı
Kronik Kitap
-Cem Aslan-
Yorumlar
Yorum Gönder