1. "İnsan kendi ışığını ona yansıtan kaç kişi tanırdı ki? İnsanlar daha çok meşaleye benzerdi, bir esintiyle sönene dek yanarlardı. Başka kişilerin yüzlerinin insana kendi yüz ifadesini, içini ürperten en gizli düşüncelerini yansıtması ne kadar nadirdi?"
(syf 31)
2. "On yedi yaşındayım ve deliyim," dedi kız. "Amcam bu ikisinin hep el ele gittiğini söyler."
(syf 26)
3. “Sürücülerin çimenlerin, çiçeklerin ne olduğunu bilmediklerini düşünürüm bazen; çünkü onları asla yavaş giderken görmezler."
(syf 28)
4. "Anayasa'nın dediği gibi, herkes hür ve eşit doğmaz ama herkes eşit hale getirilir. Her insan diğer herkesin suretidir; o zaman herkes mutlu olur çünkü sinmelerine yol açacak, kendilerini kıyaslayacakları dağlar yoktur. Yani! Yandaki evde bulunan bir kitap, dolu bir tabancadır. Yak onu. Silahın mermisini al. Adamın zihnine zorla gir. Okumuş adamın hedefinin kim olacağını kim bilebilir? Ben mi?"
(syf 79)
5. "İnsanlar hiçbir şeyden bahsetmiyor."
"Ah bir şeylerden bahsediyorlardır mutlaka!"
"Hayır, hiçbir şeyden bahsetmiyorlar. Genellikle bir sürü araba veya giysi markası ya da yüzme havuzu firması sayıp, ne güzel diyolar! Ama hepsi aynı şeyleri söylüyor ve kimse kimseden farklı bir şey söylemiyor."
(syf 51)
6. "Okullardan denetmenler, eleştirmenler, bilgili insanlar ve hayal gücü kuvvetli yaratıcılar yerine koşucular, atlayıcılar, yarışçılar, vasıfsız işçiler, gaspçılar, kapkaççılar, havacılar ve yüzücüler çıktıkça 'entelektüel kelimesi tam da hak ettiği şekilde küfür haline geldi tabii. İnsan bilmediği şeyden korkar hep."
(syf 79)
7. "Birçok şey hakkında 'Neden' diye sorarsan ve bunu sürdürürsen, sonunda epey mutsuz olabilirsin."
(syf 81)
8. "Kitapların hindistancevizi veya yabancı bir diyardan gelen bir baharat gibi koktuğunu biliyor musun?"
(syf 104)
9. "Televizyon alıcısı gerçektir. Anlıktır, boyutu vardır. Sana ne düşüneceğini söyler, bangır bangır kafana sokar. O haklı olmalıdır. Öyle haklı görünür ki. Vardığı sonuçları sana öyle peş peşe söyler ki zihninin itiraz etmeye, ‘Ne saçma!' demeye vakti olmaz.”
(syf 106)
10. "Şimdi ne yapacağız peki? Kitapların bize faydası olur mu?"
"Ancak bize üçüncü gerekli şey verilirse. Dediğim gibi, birincisi nitelikli bilgi. İkincisi: Onu hazmetmek için gerekli serbest zaman. Üçüncüsü de: ilk ikisinin karşılıklı etkileşiminden öğrendiklerimizde temellenen eylemlerde bulunma hakkımız."
(syf 107)
11. "Belki de onlar haklı; belki de durumla yüzleşmemek, kaçmak, eğlenmek en iyisi."
(syf 127)
12. "Ama insanın muhteşem tarafı budur; sil baştan yapmaktan vazgeçecek kadar umutsuzluğa veya tiksintiye kapılmaz asla..."
(syf 182)
13. “Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı, derdi dedem. Bir çocuk, bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veya duvar, yapılmış bir çift ayakkabı. Veya ekilmiş bir bahçe. Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey, öldüğünde ruhunun gideceği bir yer olsun diye; böylece insanlar ektiğin o ağaca veya çiçeğe baktığında, sen orada olursun. Ne olduğu önemli değil, dokununca onu değiştirdiğin ve ellerini çektiğinde sana benzeyeceği bir şeye dönüştürdüğün sürece, derdi."
(syf 184)
Fahrenheit 451 - Ray Bradbury
İthaki Yayınları
Yorumlar
Yorum Gönder