Ana içeriğe atla

Jeanette Winterson - Sanat Başkaldırır/ 49 Alıntı


1. "Ama ben modaya aldırmam, yalnızca kalıcı olanla ilgilenirim. Eğer kitaplar, müzik ve resimler zamana kayıtsız kalmaktan şikâyetçi değilse, ben de olmam."

(syf 17)

2. "Hassas makinelere değer veriyoruz. Yeryüzünün kabuğunun altındaki mineralleri veya binlerce mil uzaklıktaki radyoaktiviteyi tespit edebilsinler diye, daha da hassas olmalarını sağlamak için milyarlarca sterlin harcıyoruz. Oysa hassas insanlara değer vermiyoruz, onları öncelikli tutmak için tek kuruş dahi harcamuyoruz. Acaba makineler hassaslaşmaya, insanlar da kabalaşmaya devam ettikçe, antenler ve fiberoptik eskiden yalnızca insanlara özgü özellikler üzerinde hak mı iddia edecek? Bu eşsiz özellik ne rasyonellik ne de mantıktır; kırılgan algının oluşturduğu o tuhaf ağ örgüsüdür: Bana hayal edebilme imkânı veren, sevmeyi öğreten, kimi zaman hayatın ritmini belirleyen temel tempoyu anlamamı sağlayan farkına varma ve duyarlılık alanıdır."

(syf 115)

3. "Her şeyden kopuk yaşadığımı söyleyenler var, peki onlar neye bağlılar? Ben ayaklarımın altındaki toprağa ve her iki elimi dolduran sözcüklere bağlıyım."

(syf 164)

4. "Tüm görünmez zorunlulukların, inancın ve iyimserliğin, mizahın ve eli açıklığın kısa ismi olan sevgi, yani insanlığın en yüce özelliği, sanat aracılığıyla görünür kılınır."

(syf 31)

5. "Dünyaya çıplak geldim, ama fırça darbeleri üstümü örter, dil beni büyütür, müzik ritmimi belirler. Sanat benim asam ve değneğim, huzur bulduğum limanım ve kalkanımdır."

(syf 31)

6. "Sanat başka gerçekliklere, başka kişiliklere açılan bir yoldur. Bir kitabın beni etkilemesine izin verdiğimde, yeni alışkanlıkların ve yeni arzuların içime girmesine izin vermiş olurum."

(syf 35)

7. "En sevdiğim kitapların bazılarının yazarlarıyla bir saat bile geçirebileceğimden şüpheliyim. Kitapları söz konusu olduğunda ise onlarla sonsuza dek yaşayabilirim, çünkü bizi birbirimize bağlayan kuvvetli bağ dil sevdasıdır."

(syf 43)

8. "Ciddi bir yazar, dur durak bilmeden genişleyen eğlence endüstrisinin insanı serseme çeviren çeşitlilikteki ürünleriyle ne satış oranları ne de gördükleri ilgi açısından yarışabilir. O şimdiye dek ne sunmuşsa onu sunmaya devam edebilir ancak: İstisnai bir hassasiyetle birleşen istisnai bir sözcük hâkimiyeti."

(syf 44)

9. "Alışkanlıklarına bağlı yaratıklar olduğumuz için, ne kadar çok şeyi anlık bilincimizden uzaklaştırabilirsek bizim için o kadar iyidir. Bize belirli ölçüde tatmin sağlayan ve zevk veren bir şeyi okumak, tarzı ve yöntemi çok eskimiş dahi olsa, yeni bir şeyle cebelleşmekten daha makul görülür."

(syf 48)

10. "Sanat hayatı taklit etmez. Sanat hayatı öngörür."

(syf 49)

11. "Sanat kimseyi dışarıda bırakmaz ama kimsenin seviyesine de inemez, o istisnai manzaraya ulaşmak istiyorsak yukarı tırmanması gereken bizlerizdir."

(syf 50)

12. "Sıradan bir Victoria dönemi romanının yapabileceklerini, ekranlar ve beyazperde kusursuz bir biçimde yapabilir, zaten bu romanların sinema uyarlamalarının böylesine başarılı olmasının nedeni de budur. Dickens uyarlamaları ise pek başarılı olmaz, çünkü kaybedilen, eserin en önemli özelliğidir: dili."

(syf 51)

13. "Sanat geçmişte yapılmış buluşlara sıkı sıkıya bağlı kalarak ilerleyemez; taze işler çıkarmak isteyenler biçimi yeniden keşfetmeye mecburdur."

(syf 58)

14. "Şimdi yeni eserleri desteklemezsek, geçmişten kalan, sevdiğimizi iddia ettiğimiz eserlerle bütün bağımızın kopacağını unuturuz bazen. Sanat daimi bir şimdiki zamanda yaşamıyorsa eğer, müzede yaşıyor demektir."

(syf 61)

15. "Sanat en temel duygulardan yararlanır; bu duygular her zaman göz pınarlarına hitap etmez. Gerçekliğe yeni şekiller vererek nesnel olduğumuzu varsayarız; sanat, o olmasa gizli kalacak gerçeklikleri gösterir bize."

(syf 65)

16. "Sanat bize gündelik anlamsızlığa karşın yücelik olasılığını hatırlatır. Gerçek hayatın basit bir yansıması olsaydı şayet, bunu yapamazdı. Asıl hayatlarımız başka yerlerdedir. Sanat onları bulur."

(syf 65)

17. "Kendi gerçekliğimizin dışında kalan hiçbir şeyi tanıyamaz olduğumuzda ne olur? Kendi dünya görüşümüze uymayan her şeyin kapı dışarı edildiği ya da rahatsızlık vermeyi kesene kadar seyreltildiği, daimi bir öz-sansürleme durumunda yaşamamak için dikkatli olmamız gerekir. Zihnimize yerleştirdiğimiz kısıtlamalarla mücadele etmek kendi hayalgücümüzün becerisidir."

(syf 66)

18. "Kendimizi şiire, müziğe, resme karşılık vermeye açık tuttuğumuzda, yeni hikâyelerin kök salabileceği bir alan açmış oluruz, aslında kendimizle ilgili yeni hikâyelere alan açmış oluruz."

(syf 66)

19. "Toplum kadınları topal bırakır ve onları sakat yaratmış olan sanki Tanrı, Doğa ya da genetik faktörlermiş gibi davranır."

(syf 70)

20. "Çivisi çıkmış dünyaya uyum sağlayamamak, ruhsal bozukluk degildir."

(syf 71)

21. "Bir sanat eseri tıka basa doludur, oraya buraya saçılır, kafayı bulur, bütün gece yanı başınızda oturur ve perdeleri kapatmayı unutur, gözyaşlarınızı kurutur, arkadaşınızdır o, size bir maske, bir farklılık, bir eda sunar. En derinine kadar kesip biçseniz bile özünde yine de bir elmas barındırır. Üstteki kaymağını sıyırsanız da lezizdir."

(syf 73)

22. "Sanatı sınamanın iyi yöntemlerinden biri, eserin öne sürdüğü fikirlere ve hatta ele aldığı konuya duyulan güncel ilgi tükendikten çok daha sonra da bizi etkileyip etkilemediğine bakmaktır."

(syf 77)

23. "Kesin olan şudur ki, resimler de, şiir de müzik de zamanın yalnızca belirli bir noktasına değil bütününe, hem kendi dönemlerine hem de bizimkine damga vurur; üstelik birer antika ya da tarihi eser olarak değil, ilk günkü coşkunluk ve dinçlikleriyle capcanlı varlıklar olarak."

24. "Resimlere uzun uzun bakmak, insanın kendini yabancı bir şehirde bulmasına benzer. Hem istekten hem de çaresizlikten dökülen birkaç anahtar sözcük, sonra biraz sözdizimi yavaş yavaş sessizliği yarar. Yalnızca resim değil bütün sanatlar yabancı birer şehirdir; onları tanıdığımızı varsayarak kendimizi kandırırız. Yabancı bir şehirde, o şehrin kendine özgü âdetlerine göre yaşanması ve kendi dilinin konuşulması kimseyi şaşırtmaz."

(syf 16)

25. "Sanatın dilinin, anadilimiz olmadığını kabul etmemiz gerek."

(syf 16)

26. "Sanat sıradışıdır; alışılageldiği gibi onu ehlileştirerek ya da yemleyerek kalıplara sokmaya çalışmak nafiledir."

(syf 17)

27. "Sanat yüreği büyütür."

(syf 18)

28. "Sanatın yoğun varlığı bizim esaslı bir emek harcamamızı şart koşar; popüler kültürün nefret ettiği türden bir emektir bu. Sanatçı sanatın içine vakit emeğini, para emeğini, çalışma emeğini, tevazu emeğini ve hayalgücü emeğini bir bir doldurur. Bunun karşılığında bizden de ufak bir emek harcamamızın beklenmesi çok mu tuhaf?"

(syf 27)

29. "Bütün resimler mağara resmidir; içimizdeki basık, karanlık duvarlara yapılmış resimlerdir her biri, görkemin yansımasıdır."

(syf 32)

30. "Sanat mahremiyettir, âşığın sözleridir, ne var ki aynı zamanda bir kamuoyu açıklamasıdır."

(syf 78)

31. "Görünen o ki, çoğumuz için, çoğu zaman iletişim sözcüklerden fazlasına bağlıdır."

(syf 86)

32. "Hususi dilden bir Çin Seddi inşa etmek ve konuşma dilinin gevşekliğine kaymak, şairin kaçınması gereken hatalardır."

(syf 89)

33. "Başarıyı tekrarlamak kendini taklit etmek demek olurdu ve hakiki yazarlar kimseyi taklit etmemelidir, bilhassa kendilerini."

(syf 91)

34. "Her şekilde gerçek bir kitap, gerçek zamana ihtiyaç duyar. Okur ancak ona ufak bir nezaket gösterdiği takdirde kitabın sırlarını açığa çıkarabilmeye başlar."

(syf 95)

35. "Ama siz, bugünlerde kimin saatlerce kitap okumak için vakti var ki, diye sorabilirsiniz. Yanıt, kim okumak isterse onun, olmalı. Okur önce bir kitap almalı, sonra da kitabın temposunu yakalamalı. O noktada saat durur."

(syf 95)

36. "Hakiki şair bilir ki, anlamı kendi yüreğinden sizinkine taşımak için, sözcüklerin sırf çağrışımsal ya da kültürel yüzlerine bel bağlayamaz."

(syf 96)

37. "Popüler kültür etki yaratmak için popüler çağrışımlara dayanır. Belirli bir dönemde yaşamış, belirli kişilerin ürünü olan, sadece belirli bir grubun anlamasına yönelik bir tür espri gibidir o. Bu kadar hızlı demode olmasının nedeni de budur. Bir eser uzun ömürlü olacaksa, kendi değerini kendi tanımlaması ve kendi gücünden başka hiçbir şeye bağlı olmaması şarttır."

(syf 96)

38. "Düşük bir duyarlılık seviyesinde yaşamak oldukça kolaydır; dünya böyle dönüyor."

(syf 98)

39. "Âşık olan herkes bilir, sevilenin çehresi o fark etme ânının dışında, diğer birçok çehre arasında herhangi bir çehredir sadece. Değişen sevilen değil, bizim onunla ilgili algımızdır."

(syf 101)

40. "Sanat akşam yemeği için daima şık giyinir. Popüler kültürün kot pantolon ve tişört günlerinde ağır mı kaçar bu? Olabilir. Ama sanat, resmi bir alan olmadan işini yapamaz."

(syf 103)

41. "Ruhumu nelerden kurtarıyordum?Sıradanlıktan, alışkanlıktan, önyargılardan, korkudan, hayatın benim seçmediğim ama sırtıma yüklenmiş kısıtlamalarından. Yükün düşmesi nasıl sağlanır? Kitaplar aracılığıyla.".

(syf 126)

42. "Yorgun bir dünyaya enerji dolu bataryalar misali doğan çocuklar olabildiğince çabuk sistemin içine çekilir ve içlerindeki enerji zamanla boşaltılır. Yetişkin ve bilinçli bireylere dönüştüklerinde enerjileri çoktan tüketilmiştir artık gölgeler dünyasını kabul etmeye hazırdırlar. Ruhlarını korumuş olanlar onu beslemekte zorlandıklarını fark eder. Yirmi ila otuz yaşlarında, çoğunun bütün direnci başarıyla yok edilir. İnsanların büyük çoğunluğunun, enerjilerinin büyük kısmını kendilerini yok eden bir sisteme heba ettiğini söylemenin abartılı kaçacağını sanmıyorum."

(syf 138)

43. "Sanatçı zamanı paraya çevirmez, sanatçı zamanı enerjiye, yoğunluğa, hayallere çevirir."

(syf 142)

44. "Sanatın hafifletemeyeceği acı yoktur. Bazıları için müzik, bazıları için resim, benim içinse en başta şiir, ister misralarda ister düzyazılarda olsun, gürültüyü ve acıyı delip geçer, yarayı açıp içini temizler ve ona yavaş yavaş kendini iyileştirmeyi öğretir. Yaralara kendi kendilerini iyileştirmelerini öğretmek gerekir."

(syf 158)

45. "Her şeyden kopuk yaşadığımı söyleyenler var, peki onlar neye bağlılar? Ben ayaklarımın altındaki toprağa ve her iki elimi dolduran sözcüklere bağlıyım."

(syf 164)

46. "Yazarın duvar saatine ihtiyacı yoktur. Yazar günlerin sonsuzluğunda, altında ezildiği sonu olmayan zamanda yaşar."

(syf 171)

47. "Edebiyat dili gündelik dil değildir. İnsanlar onu Öteki kılmıştır. Yazarın bugünkü görevlerinden biri de ona bu Öteki haliyle saygı duymaya devam etmektir."

(syf 169)

48. "Her yeni nesil kendini bir önceki nesilden daha aydın kabul eder - bilim bu görüşü teşvik eder ve ona dayanır. Edebiyat (bütün sanatlar) ise farklı bir görüş benimser. İnsanın doğasını ve duygusal gerçekliğini karanlıktan aydınlığa doğru bir ilerleme olarak değil, kendimizle kurduğumuz ve zamanın bir ucundan öbür ucuna bir iletişim olarak görür; bu sayede bilimsel standartlara göre hepten zamanaşımına uğramış yapıtlar, edebiyat için ilk günkü kadar diri ve anlamlıdır. Bilim geçmişi geçersiz kılarken, sanat onu şimdiki zamanda tutar. Bilimin dili, en başta, herkesçe kabul edilmiş değerler taşıyan, herkesçe kabul edilmiş sembollerin kullanımı aracılığıyla hatayı saf dışı bırakmaya çalışır. Edebiyatın dili ise sanki hatadan daha kapsamlı olmasıyla onu içinde barındırabilmektedir."

(syf 168)

49. "İnsanın şimdiye dek geliştirdiği en kesin dildir edebiyat dili. Sunduğu alanlar biçimsiz öznellik manzaraları değil, hayalgücünün ayak basılmamış topraklarıdır."

(syf 167)


Jeanette Winterson

Sanat Başkaldırır: Coşku ve Cüretkarlık Üzerine




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tutunamayanlar - Oğuz Atay Kitabından Alıntılar

 1.   "Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu." (syf 31) 2. "İnsanlar düşüncelerimize uygun biçimler almıyor." (syf 32) 3. "Bir cümle kaldı yalnız aklında: ''Güzel bir gün ve ben yaşıyorum.'' (syf 36) 4. "Öğrendikten sonra, bütün zorluklar geride kaldıktan sonra; vücudun her parçasında, başlangıçta bu makine kadar kör ve inatçı olan direnmenin yumuşadığını, dokunmanın mümkün olduğunu gördüğü zaman, yazık ki geçiş süresini unutuverir insan." (syf 36) 5. “Karı-kocanın birbirleriyle ve çevreleriyle durmadan yarışmasını anlamıyorum." (syf 36) 6.  "Kötülükten ancak kötülük çıkar. Bayağılık insan ruhunu öldürür." (syf 77) 7. "Sınıfta tahtaya kalktığım zaman, gene, şiirleri en iyi ben okuyordum; çünkü öğrenmiştim en çok bağıranın en iyi şiir okumuş sayıldığını. Ve öğretmenimin bu zayıf tarafını keşfeden tek akıllı öğrenciydim." (syf 77) 8. “Vazgeçiyorum, bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum; beni

Aşka Dair Nesirler - Ümit Yaşar Oğuzcan / 65 Alıntı

1. "Birazdan güneş doğacak Doludizgin atlılar geçecek yüreğimden Seni düşüneceğim." (syf 5) 2.  "Bir yeşil elbisen vardı Bir siyah ayakkabın vardı Bir gözlerin vardı Bir dudakların vardı Bir sen vardın Ama ben yoktum o sokakta." (syf 12) 3. " Tut ki ben beyazpeynirim ben zeytinim Al Ekmeğine katık et beni." (syf 11) 4.  "Kapılara sığmıyor umutsuzluğum." (syf 14) 5.  "Tanyerinde unuttuk gözlerimizi." (syf 18) 6.  "Yaşamaksa sensiz mümkün değil." (syf 19) 7.  "Birazdan gece olacak Ağır kılıçlar parçalayacak yüreğimi Pis bir koku gibi çökecek üstüme yalnızlığım." (syf 19) 8.  "Senin yeşilinde unuttum siyahlığımı." (syf 25) 9.  "Git diyorsun   Nereye gideyim  Ümitlerim ne olacak  Bunca şiirleri kim söyleyecek sana  Kim anlatacak dünyaya sığmayan güzelliğini." (syf 33) 10.  "Sevebildiğim kadar insanım ben."

İnsanın Acısını İnsan Alır - Şükrü Erbaş / Alıntılar

1.  "Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte...İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık." (syf 110) 2. “Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını. Yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum uzaklık,yüzün her bulutlandığında. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep. Sevincini bir barış,bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde. Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine.” (syf 7) 3.  "Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu. Gittiği en büyük uzaklık evinden iş