Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şiir /Annemle İlgili Şeyler - Didem Madak

  Sevgili Anneciğim Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda Kocaman bir dağ lalesi gibi Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran. Şimdi mucizevi bir yerdeyim Muc'ın ucuz evinde Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem Duvarlara hep senin resmini çiziyor di'li geçmiş zamanda birçok resim, Hep gülümsüyorsun Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında Durmadan soluyormuş gibi Hatırlar mısın? Mavi saçlı bir Tanrı gibi severdim Burdur Gölü'nü O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü. Vişne bahçeleriyle dolu, Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin. Bazen ölmek istiyorum Beni yeniden doğurman için İri, ekşi bir vişne tanesi gibi. Kış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya Bazen görülen rüyalar gibi kapkara Bir ton rüya çıtırdarken Sen kar yağmadan önce başkaydın, Kar yağdıktan sonra bambaşka. Sanki hep buluğ çağındaydım. Kuşlar zaptederdi sonra her yeri, sabahları Binlerce kez söylerlerdi, söyleye

Şu Yüzüğü Hatice'ye Verin - Şükrü Erbaş

                                            Toprak, hayatı sevdirir                                                      Sonra unutturur.*    Önce kaysı ağacı kurudu. İlkyazlar dallarında el çırparken ortasından ayrılıverdi bir gün. Annem ürperdi. Karardı. Dua etti. Pınardan su taşıdı. Avlunun dört köşesinde üzerlik yaktı. Kaysı küçüldü küçüldü, biraz acıya, biraz serçelere, biraz da annemin yemenisine benzeyen bir boşluğa dönüştü. Yayığın ipi bir zaman sallandı o boşlukta. Annem kirpiklerini silerek bahçeye sarmaşık gülleri dikti. Akasya ağacını kucakladı. Gülhatmileri öptü. Domateslerle konuştu. Delice kuşlarına türkü söyledi. Ay ışığından kandiller yaktı. Çocuklarına okumuş insan hikâyeleri anlattı.    Bahçe usul usul iyileşmeye başlamıştı ki babam öldü. Gökyüzü yere indi. Babam, sustuğu bütün sözleri götürdü. Toprağın gökyüzünden büyük olduğunu o gün öğrendik. Annem, babamın mezarından daha derine düştü. Bütün sesleriyle ağladı. Odalardan tarlalara bir yumak oldu. Duvar

Şiir / Özletiyor Seni Bu Yağmurlar - Ahmet Telli

After the Rain Gloucester - Paul Cornoyer Burada yağmur yağıyor  Aralıksız yağıyor günlerdir  Ama sen yine de şemsiyeni  Almadan gel ilk otobüsle  Buğulanan camlara usulca  Yüzünü çiziyorum ki yüzün  Bir yağmur damlası olup  Düşüyor yapraklarına gülün  Güller de bozamıyor bu uzun  Karanlık sessizliğini kentin  Anılarını yitiriyor sokaklar  Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları  Tarih de kekemeleşiyor bazan  Ki o zaman aşktır tek bilici  Aşksa yürümek gibi bir şey  Duyabilmek kuşların gelişini  Anısı bizsek eğer bu kentin  Unuttuğu türküler bizsek  Acıyı rehin bırakıp bir güle  Anımsatmalıyız bunları bir bir Sonra yürümeliyiz seninle Sokaklara caddelere çıkmalıyız Belki bir aşktır bu kentin Belleğini geri getirecek olan Burada yağmur yağıyor ama sen Şemsiyeni almadan gel yine de Özletiyor bu çılgın sağanak seni Sırılsıklam özletiyor biliyor musun

Çocuksun Sen - Ahmet Telli / 37 Alıntı

 1.  "Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri." (syf 38) 2. "Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller." (syf 13) 3. "Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum Bekle demiyorum kimseye,unutma demiyorum." (syf 17), 4. "Komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın." (syf 17) 5. "Beklemesini bilmiyor acalesi olan ve nedense Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok." (syf 18) 6. "Bir uçurum kıyısında vursunlar beni ki dünya Uğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten." (syf 19) 7. "Ömrüm parmak uçlarımda eriyen bir kar tanesi." (syf 20) 8. "Derim ki kar ve hüzün bir aşkın seyir defteridir Yolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak." (syf 21) 9. "Şairler vurulmalıdır, hayat yakışmıyor onlara." (syf 21) 10. "Ve ne kadar a

Şiir/ Bugün Pazar - Nazım Hikmet

"Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldanmadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum,  dayadım sırtımı duvara.  Bu anda ne düşmek dalgalara,  bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben  Bahtiyarım..."                                                                          1938