1. "Yazmak umutsuzluğun yüzüne tükürmek gibiydi."
(syf 222)
2. "Unutamadıklarını yad etmeye gör. Ah,ah."
(syf 32)
3. Kulak doktoru bana rahatlatıcı bir tavırla gülümsedi ve doktorların doğrudan hapse gönderilmesini gerektiren o yalanı söyledi (bir çocuğa yalan söylendiğinde hapis süresi iki katına çıkmalı): “Rahat ol Stevie, canın acımayacak.”
(syf 21)
4. "İyi fikirler gerçekten de hiç yokken, bir anda ortaya çıkıyor ve bomboş gökyüzünden size doğru süzülüyor: Daha önce birbiriyle alakası olmayan iki fikir birleşip güneşin altında yeni bir şeye dönüşüyor. Sizin işiniz bu fikirleri bulmak değil, kendilerini belli ettiklerinde onları tanımak."
(syf 34)
5. "Yazmak yalnız bir iş. Size inanan biriyle olmak çok büyük fark yaratıyor. Uzun uzun konuşmalarına gerek yok. Sadece inanmaları genellikle yetiyor."
(syf 66)
6. "Aldığım en önemli ders, yazarın bir karakter veya karakterler hakkındaki ilk fikrinin, bir okurunki kadar hatalı olabileceğini anlamamdı."
(syf 70)
7. "Kitaplar emsali olmayan taşınabilir büyülerdir."
(syf 94)
8. "Yazmak düşünmenin arıtılmış halidir."
(syf 119)
9. Ben de yazmayı ilk kez ciddi ciddi deneyenleri her ne kadar cesaretlendirmek istesem de yalan söyleyip "kötü yazar yoktur" diyemem. Üzgünüm ama bir sürü kötü yazar var.
(syf 127)
10. "Yazar olmak istiyorsanız her şeyden önce şu iki şeyi yapmalı ; yani çok okuyup çok yazmalısınız. Bildiğim kadarıyla bu ikisini yapmadan başarmanın, kestirmeden gitmenin yolu yok."
(syf 130)
11. "Her gün yazmazsam karakterler zihnimde bayatlamaya, gerçek kişiler değil de karakter gibi görünmeye başlıyor. Hikâye anlatımındaki keskinlik giderek paslanıyor, ben de hikâyenin akışındaki ve ritmindeki hâkimiyetimi giderek kaybediyorum."
(syf 137)
12. "Kendinize ait bir yer bulana kadar, henüz verdiğiniz çok yazma kararını ciddiye almanız zor olacaktır."
(syf 139)
13. "Olay akışı tasarlamaya iki nedenden dolayı sıcak bakmıyorum: İlki, bütün mantıklı önlemleri alıp dikkatlice planlasanız bile hayatın fazlasıyla plansız akması; ikincisi, planlamakla gerçek yaratıların kendiliğinden gelişiminin aynı anda var olabileceğine inanmamam. Bu konuda elimden geldiğince açık konuşmam en iyisi. Şunu anlamanızı isterim ki hikâye yaratmak konusundaki temel inancım, hikâyelerin aslında kendi kendisini yarattığına dayanıyor. Yazarın işi onlara gelişecekleri bir alan sunmak."
(syf 147)
14. "Çok fazla alanda okumanız, okurken sürekli kendi işinizi geliştirmeniz (ve yeniden tanımlamanız) gerekir. Çok az okuyan (hatta bazı durumlarda hiç okumayan) insanların yazmaya yeltenmelerine ve yazdıklarını insanların beğenmesini beklemelerine inanmakta zorlanıyorum ama böyle insanlar var. Bana yazar olmak istediğini fakat 'okuyacak zaman bulamadığını' söyleyen her kişi için kenara bir sent atsaydım, şimdiye kendime şahane bir biftek ısmarlayabilirdim. Bu konuda lafımı sakınmadan konuşabilir miyim? Okuyacak zamanınız yoksa yazacak zamanınız da (ve araç gereçleriniz de) yok demektir. Bu kadar basit."
(syf 134)
15. "Zayıf betimleme okurun sersemlemiş ve miyopmuş gibi hissetmesine neden olur. Fazla betimleme onu detay ve görsellere boğar. Asıl meziyet, güzel bir orta yol bulmak. Ana işinize, yani hikâye anlatmaya devam ederken neyi betimleyeceğiniz ve neye dokunmasanız da olacağını bilmek önemlidir."
(syf 157)
16. "Betimleme yazarın hayal gücünde başlar ama okurunkinde bitmelidir."
(syf 157)
17. "Bence okurun gerçekten hikâyenin içinde hissetmesi için hikâyenin geçtiği yer ve hikâyenin dokusu, karakterlerin fiziksel betimlemesinden çok daha önemli."
(syf 157)
18. "Ben mecazi betimlemeleri seviyorum. Benzetme kullanımı ve mecazi deyişler kurgunun en büyük keyiflerinden, hem okurken hem de yazarken. Mecazlar doğru kullanıldığında, insanı yabancılarla dolu bir kalabalığın içinde eski bir arkadaşla karşılaşmak kadar memnun eder."
(syf 160)
19. "Karakterlerinize ses veren diyalogdur ve diyalog karakter özelliklerini belirlemede çok önemlidir. İnsanların yaptıkları bize söylediklerinden daha çok şey anlatır. Bir de konuşmalar alçaktır: İnsanların söyledikleri, genelde kendileri bile farkına varmadan, karşı tarafa nasıl biri olduklarını anlatıverir."
(syf 162)
20. "İyi yazılmış bir diyalog karakterin zeki mi aptal mı, dürüst mü yalancı mi, eğlenceli mi yoksa ağırbaşlı mı olduğunu gösterir."
(syf 163)
21. "Bence bir hikâye ya da roman, o işin makul derecede okur dostu olduğundan emin hissetmiyorsanız, çalışma odanızın kapısından dışarı çıkmamalı. Okurların tümünü her zaman memnun edemezsiniz; okurların bir kısmını bile her zaman memnun edemezsiniz ama okurların bir kısmını kimi zaman memnun etmeyi en azından denemelisiniz. Sanırım William Shakespeare böyle söylemişti."
(syf 176
22. Kim olduğunu hiç hatırlayamadığım birisi bir keresinde, bütün romanların aslında tek kişiye yazılmış mektuplar olduğunu yazmıştı. Aslında buna inanıyorum. Bence her romancının ideal bir okuru var; bence yazar hikâyeyi kurarken belli noktalarda, "Acaba o bu kısmı okuyunca ne düşünecek?" diye meraklanıyor.
(syf 193)
23. Yazarlık üstüne yazılmış birçok metin, yazdıklarınızı arkadaşlarınıza okutmak konusunda uyarıda bulunuyor; evinizde yemek yemiş, çocuklarını çocuklarınızla oynaması için bahçenize göndermiş kişilerden tarafsız bir fikir alma ihtimalinizin pek yüksek olmadığını söylüyor. Bu görüşe göre, bir arkadaşı bu konuma koymak haksızlık. Ya arkadaşınız, “Üzgünüm sevgili dostum, geçmişte çok iyi şeyler yazdın ama bu berbat," demek isterse? Fikirde doğruluk payı var ama benim aradığım şeyin tam olarak tarafsız bir yorum olduğunu sanmıyorum. Ayrıca kitap okuyacak kadar akıllı olan çoğu insanın aynı zamanda, “Bu berbat," demektense daha kibar bir ifade yolu bulacak kadar ince fikirli olduğunu düşünüyorum. (Çoğumuz, “Bence bunda birkaç sorun var," cümlesinin aslında "Bu berbat," anlamına geldiğini biliyoruz, değil mi?) Ayrıca gerçekten berbat bir şey yazdıysanız henüz tüm basım, altı paket kâğıtken kötü haberi arkadaşınızdan almayı tercih etmez misiniz?
(syf 194)
24. "Ancak tüm bunların yanı sıra, kendime Büyük Sorular'ı soruyorum. En büyüğü: Bu hikâye kendi içinde tutarlı mı? Öyleyse bu tutarlılığı şarkıya çevirebilecek olan nedir? Tekrar eden unsurlar hangileri? İçe içe geçip bir tema oluşturuyorlar mı? Başka bir deyişle kendime, “Buradaki mesele ne Stevie?" ve "Altta yatan kaygıları daha açık bir şekilde göstermek için ne yapabilirim?" diye soruyorum. En çok istediğim şey tini, Daimi Okur'un zihninde (ve kalbinde) kitabı kapatıp rafa koyduktan sonra da bir süre yankılanacak bir şey yaratmak. Bunu, okura gerekli gereksiz her şeyi anlatmadan ya da mesaj içeren bir kurgu uğruna kendimden ödün vermeden yapmanın yollarını arıyorum."
(syf 192)
25. "Arka plan hikâyesi hakkında hatırlanması gereken en önemli şeyler (a) herkesin bir geçmişi vardır ve (b) bu geçmişin çoğu pek ilginç değildir. İlginç olan kısımlara bağlı kalın, geri kalan kısımlara kapılıp gitmeyin. Uzun hayat hikâyeleri en iyi karşılığını barlarda bulur, kapanış saatinden bir saat kadar önce, o da siz ısmarlıyorsanız."
(syf 204)
26. "İdeal Okur, aynı zamanda hikayenizin doğru tempoda ilerleyip ilerlemediğini ve arka plandaki hikayeleri tatmin edici bir şekilde verip veremediğinizi ölçmenin en iyi yoludur."
(syf 198)
27. "Yazmak hayat değil ama bence bazen hayata geri dönmenin bir yolu olabiliyor."
(syf 222)
28. "Yazma üzerine bu ya da başka bir kitaba ihtiyacınız olmadığı gibi, yazarlık kurslarına ya da seminerlerine de ihtiyacınız yok."
(syf 212)
29. "Yazmanın amacı para kazanmak, ünlü olmak, sevgili bulmak, sevişmek ya da arkadaş edinmek değildir. Sonuçta amaç, eserinizi okuyacak insanların hayatlarını ve kendi hayatınızı zenginleştirmektir. Amaç; uyanmak, iyileşmek ve başa çıkmaktır. Mutlu olmaktır, tamam mı? Mutlu olmak."
(syf 239)
Yazma Sanatı - Stephen King
Altın Kitaplar Yayınevi
Yorumlar
Yorum Gönder